1. Etap Özeti
21 Temmuz günü, üç yıldır
konakladığımız Orhaniye Martı Marina'dan daha sözleşmemizin
bitmesine bir ay varken, yedek anahtarlarımızı alıp, elektrik
çipimizi iade edip ayrıldık. Çıkışımızı telsizden anons
ederken, geri dönmeyeceğimizi bilmeyen telsiz operatörü dönüş
tarihimizi sorduğunda Ekin “Belli değil” diyerek geçiştirdik.
Önümüzdeki kış nerede kışlayacağımız belli olmasa da Martı
Marina olmayacağı belliydi. Bundan ayrı olarak, Hisarönü Körfezi
ve Orhaniye bizim için dünyanın en güzel yatçılık bölgesi
olmaya devam edecek.
Cumartesi gecesini bir süre ayrı
kalacağımız bu güzel suların hatırına Orhaniye koyunda demirde
geçirdik. Ertesi gün öğlene ülkemizden çıkış yapmak için
rotamıza en uygun deniz hudut kapısı olan Datça'da doğru yola
çıktık. Yaklaşık yirmi millik kısa bir seyirden sonra, Datça
koyuna, limanın açığına demirledik. Yola pazartesi sabah
çıkacağımız için resmi işlemleri de pazartesi sabah
yapacaktık. Mazotumuzu alıp, alışverişimizi de daha önce
yaptığımız için pazar gününün kalanını Datça sokaklarında
gezerek geçirdik.
Kopan cenova mandari |
Pazartesi çıkış işlemlerimizin
bitmesi öğleni buldu. Biz de fazla oyalanmadan 200 mil olarak
planladığımız yolculuğa çıktık. Bu planları yaparken bir
alternatif de Simi'den Yunanistan'a giriş yaparak adadan adaya
geçerek kısa etaplarla, Simi, Tilos, Astipalia ve Santorini'den
Girit'e geçmekti ancak, uzun yolun cazibesi yine galip geldi ve
yaklaşık iki gün iki gece sürecek rotada karar kıldık.
Henüz Datça'dan çıkalı yarım saat
bile olmadan cenovanın yani ön yelkenin direğe çekili olduğu
mandar denilen halatın kopması biraz canımızı sıkar gibi oldu
ama gennaker denilen yine ön ama daha büyük alanlı yelkenin
mandarıyla cenovayı tekrar direğe çekebildik. Artık uygun bir
yerde direğe çıkıp yeni bir mandar donatmak gerekecek. Yoksa yol
boyu geniş açıdan gelecek rüzgarlarda kullanmak için olan hafif
ve büyük yelkenimizi kullanamayacağız.
Ben normalde balık tutmayı sevmem ve
genelde tutmam ancak bu kadar uzun yolda taze balığın iyi
olabileceğini düşünerek bir deneyelim dedik. Datça'dan aldığımız
sırtı denen ucunda sahte bir balık ve daha bir sürü sahte deniz
canlısı olan misinayı 2 gün boyunca arkamızdan çektik ama bir
şey yakalayamadık. Sonrasında hızımızı da kesebileceğini
düşünerek bunu toplayarak, tekneye gelen misafirlerin bıraktığı
daha hafif görünen başka bir tanesini denemek için denize saldık.
Ben en azından bir kaç naylon poşet yakalamamız gerektiğini
düşünüyordum. On dakika kadar sonra misinanın ağırlaştığını
farkettiğimde, tahmin ettiğim poşeti yakaladığımı düşünerek
toplamaya başladım. Tekne bu arada yaklaşık beş deniz mili hızla
ilerliyordu ben de poşet beklediğim için tekneyi yavaşlatmadım
ancak, oltayı çektikçe mavi bir şeyin parladığını gördüm.
Artık yakaladığım poşetin mavi renkli battal boy bir çöp
poşeti olduğunu düşünüyordum. Sonunda tekneye kadar çekince
bunun oldukça büyük ve güçlü bir balık olduğunu gördüm.
Daha önce bir misafirimiz de teknede bu cins bir balık yakalamış
olduğundan balığın tipini tanıdım ancak bu daha büyüktü. Bu
işlerden anlamam ama sanırım orkinos veya blue fish denen bir
cinsti. Neyse balığın büyük olduğunu görünce biraz üzüldük,
hatta Ekin elinde balığı sudan çıkarmak için kullanacağımız
kepçeolmasına rağmen bırakalım demeye başladı. Bırakalım
tabi ama nasıl? Ben yine bu işlerden anlamadığım için aklımda
kaldığı şekilde tekneyi yavaşlattım. Tekne giderken teknenin
hızına direnemeyen balık tekne durduğu anda teknenin altına
doğru kaçtı. Hemen sonrasında da bir hışımla misineyi ucundan
kopararak kaçtı. Biz de açıkçası rahatladık. Hani küçük
balık olsa insanın içi kaldırıyor ama alışık olmadığımız
için büyük bir canlıyı bu şekilde yakalayıp yemek çok içimiz
el vermedi. Bundan sonra da sırtıyı toplayıp bir daha atmadık.
Bundan sonrası için de henüz tam karar vermedik ama sanırız bu
balıkçılık pek bize göre değil. Bakalım artık gerisini zaman
gösterecek.
Yola çıkmadan önce, hava durumu
tahminleri, Ege'nin klasik kuzeyli rüzgarlarının çok güçlü
olmadığını bildiriyordu. Son geceye kadar da bu tahminler tuttu
ancak, son gece saat on civarlarında rüzgar 20, 25 ve son olarak
da 30 deniz mili hıza kadar çıktı ama daha önemlisi ve kötüsü
batıya döndü. Artık Girit'e yaklaşmış olduğumuz için
etrafımızda bizi kaba dalgalardan koruyacak kara parçası da
olmayınca deniz oldukça rahatsız edici bir hal aldı. Hızımız
zaman zaman bir buçuk deniz miline kadar düştü. Oldukça
hırpalansak da 46 saat sonunda 200 mil geride bırakıp Khania
limanına baştan kara tonozla bağlandık.
Girit'te Ekin'in İngiltere'de yüksek
lisans yaptığı zamanlardan Yunanlı arkadaşı Leeda ve kocası
Aleko bizi karşıladı ve birlikte bir akşam yemeği yedik.
Khania limanı, küçük şehirlerin
hemen hepsinde olduğu gibi şehrin en turistik merkezini
oluşturuyor. Hatta teknemizden karaya neredeyse bir barın içine
çıkıyoruz diyebilirim. Aynı şekilde bütün rıhtım bar ve
restoranlardan oluşuyor. Gün boyu yüzlerce insan önümüzden
salına salına yürüyor, akşamları bar ve restoranlarda müzik
eşliğinde yemek yiyiyor. Bize de bu curcunayı seyretmek düşüyor.
Ekin ve Leeda |
Burada çok enteresan olan
anlayamadığımız bir şekilde, teknenin önünden yürüyen
insanların bizim tekneyi görünce önce katamaran arkasından da
Ada diyerek birkaç dakika inceleyip sonra da fotoğraf çekmeleri
oldu. Bu olay ilk başta normal gelse de her dakika tekrar etmesi
bize ilginç geldi. Tamam katamaranların insanlara ilginç
gelmelerini anlıyorum ama tam yanımızda 47,5 feet (15 metre)
uzunluğunda, bizden çok daha gösterişli başka bir katamaran
olmasına rağmen insanlar bizimkiyle ilgileniyor. Belki de biz küçük
olduğumuz için (36 feet – 11 metre) gözlerine kestirip
ilgileniyorlardı. Hatta bir sefer iki genç kız büyük bir
tripodun üstüne profesyonel bir video kamera koyup görüntü
alınca iyice şaşırdık. En güzeli de camların renkli olması
sebebiyle bizim herkesi görmemiz ama onların bizi görememesi. Bu
şekilde oldukça eğlendik.
Girit binaları, insanları, dükkanları
ile gerçekten çok hoşumuza gitti. Seneye Yunanistan'dan ayrılmak
için bir referandum yapacaklarmış. Bence bağımsız bir ülke
olmayı hakediyorlar.
Özellikle insanlarını çok sevdik.
Ülkeye giriş yapabilmek için önce liman, sonra sahil güvenlik,
sonra pasaport polisi, sonra transit log için başka bir gümrük
olmak üzere toplam yedi veya sekiz kişiyle muhatap olduk ve herkes
bize çok kibar davranarak yardımcı oldu.
HABER DEDIGIN BOYLE OLUR :-)
YanıtlaSilTEŞEKKÜRLER,
IYI SEYIRLER.
Harika...
YanıtlaSilEtapları daha bir sabırsızlıkla bekliyor olacağım. Çok güzel sizlerle birlikte bizde gezebiliyoruz.
Rüzgarınız bol olsun.
Sevgiler.
MARİNADAN GİRİTİ SEYRETMEK ÇOK KEYİFLİ OLMALI ÇÜNKÜ SİZ ANLATIRKEN SANKİ AYNI KEYFİ BENDE YAŞADIM SEVGİLER SİZİ TAKİPTEYİZ
YanıtlaSilgirit yada güvenli bir yere vardığınızda tekrar yazınki burada merak içinde bekleyenlerin olduğunuda unutmayın sizin en doğru zamanda en doğru kararı vereceğinizi biliyoruz size güveniyoruz selamlar birbirinize dikkat edin selamlar
YanıtlaSil